Bize Başka Bir “Platform” Gerek

Salgın, bize kendisinden başka bir şeyle meşgul olma fırsatı vermeyecek denli kuvvetle hayatlarımızı tesiri altına aldı. Karantinasız cümle kurmak pek mümkün değil, şu durumda pek gerekli de değil belki. Ama yine de bu süreci nasıl daha yapıcı bir hale getirebiliriz, buradan nasıl insanlık adına olumlu bir kazanımla, bir değişimle çıkabiliriz diye düşünmek de zorundayız. Şu dönemde filmler, hikâyeler, şarkılar, her türlü kültür ürünü bize bu sürece dair olumlu-olumsuz tablolar sunuyor. Bu yazıda Netflix’in yeni yapımı, sosyal medyada çok konuşulan The Platform adlı filmden bahsetmek istiyorum. (Şimdiden spoiler için uyarayım).

Okumaya devam et

Aşkın Kanununu Yeniden Yazmanın Zamanı

Geçtiğimiz hafta, 14 Şubat Sevgililer Gününde bütün sosyal medya platformlarından aşka dair güllü dallı, kırmızı kalpli şeyler dökülürken ben de yaklaşık iki buçuk senedir aşk hikâyeleri üzerine çalışan ve doktora tezini yazan bir akademisyen olarak olaya biraz daha sosyolojik bir boyut katmak, biraz da eğlenmek için bir tweet attım.Tweet, popüler kültürün, Hollywood’un ve geleneksel aşk anlatılarının tekrarlayıp durduğu birkaç klişenin tersine çevrilmiş haliydi aslında: “Aşk kutsal değildir, âşık olacağımız insanı seçebiliriz, aşktan kaçmak mümkündür, aşk için ölmek gerekmez, aşk kaderimizde yazılı değildir, aşksız bir ömür geçer, aşk olmadan da hayatın anlamı vardır, aşk bütün sorunların çözümü ve bütün soruların cevabı değildir, aşk biter.”

Okumaya devam et