Tramola

‘Tramola’ benim kıymetlim…

‘Tramola’ benim kendime yolculuğumun en önemli aracı… Farkında bile olmadan öyle büyük katkılar sağladı ki hayatıma. Onun sayesinde ben bugün daha dingin, daha sakin, kendinden daha memnun, daha yüzü gülen biriyim. Bana içimdeki kaynakları kullanmayı hatırlattı.

Bir Ayşe Arman röportajını okuduktan sonra düştü aklıma ilk. “Bu bir roman konusu olsa” diye geçirdim içimden. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, yazmaya başladım. İlk satırını yazdığım günden bu yana çokça değişti, çokça evrildi. Aynı ben gibi, aynı hayat gibi… Zaman oldu çağladı, aktı kalemden; zaman oldu durdu, demlenmeye aldı kendini…

“Tıkandım, yazamıyorum” dediğim anlar oldu. İşte o anlar, aramızdaki bağın kuvvetini gösterdi bana. Vazgeçmedim, geçemedim…

O bana inandı, ben ona.

Ne zaman bir şeylerden vazgeçecek olsam, o yılmadı. Tuttu elimden. “Vazgeçmenin zamanı değil, tramola zamanı” dedi.

Dinledim onu…

İyi ki de dinledim, güvenli bir limana sığınmak yerine seyre devam ettim, kendimi keşfe çıktım.

Hayatıma katkı olduğun her şey için,

Ne zaman bir şeylerden vazgeçecek olsam, o yılmadı. Tuttu elimden. “Vazgeçmenin zamanı değil, tramola zamanı” dedi.

Kendi “gerçek” rotamı bulmama rehber olduğun için, Bunca zaman benimle yol aldığın için,

Teşekkürler TRAMOLA…

Okumaya devam et

Karantina Bana Ne Öğretti?

Temas, temas, temas… İnsanın en temel ihtiyacı. Karanlık bir odada gözlerimiz açsak ilk yapacağımız şey, ellerimizle etrafa dokunmaya çalışmak. Parmak uçlarımız sihirli bizim. Parmak uçlarımızda yaşam enerjimiz. Minicik bir dokunuş yetiyor iki aşık insanı diyar diyar gezdirmeye… Sarılmak desen, en güçlü sakinleştirici. Sözün bittiği yerde sarılmak girer devreye.

Okumaya devam et

Çakıl Taşlarının Şifası

Yıllar evvel, Çıralı sahilinde; grili kahveli, beyazlı sarılı, kırmızılı yeşilli, büyüklü küçüklü çakıltaşlarıüzerinde elimdeki bembeyaz kâğıda duygularımı yazmaya çalışırken ben kâğıda kâğıt bana bakakalmıştık. Ne yazacağımıbilmediğimden değildi kalemimin suskunluğu. Bir an zihnim bomboş kalmıştı. Derin bir sessizlik, derin bir beyazlık, derin bir huzur kaplamıştı içimi. Durmak bilmeden konuşan zihnim susuvermişti.Farkında bile olmadan çıktığım farkındalık yolculuğum çok sevdiğim çakıl taşları üzerinde başlamıştı; bundan yaklaşık on iki yıl evvel. Başka yerde olmazdı zaten, ayıp olurdu can parem çakıllarıma.

Okumaya devam et