Lüks Nedir?

Papermoon’da öğle yemeği yediğiniz masaya Beylükdüzü’nde 1+1 eden çantanızı koymak mı? Artık Kumburgaz muamelesi yaptığınızı -gösterdiğiniz- Mykonos’taki bilmem ne plajında çektiğiniz selfie mi? Yoksa Güney Fransa’ya giderken bir görsel sanat yönetmeni edasıyla hazırladığınız bavulunuzdan çıkardığınız -uçuş uçuş elbiseli, hasır şapkalı, üzerinde pek de düşünülmemiş havası veren, uzaklara doğru baktığınız- lavanta tarlasındaki instagram fotoğrafınız mı?

Okumaya devam et

Biz Çok Medeniyiz Cicim

Bu talep kimden geliyor acaba? Boşanmayı çok da istememiş olan taraf mı ‘Çocuğumuz için iyi olur’ diyor? Yoksa boşanmayı istediği için kendinde bir parça suçluluk duyan taraf mı hep birlikte tatil programı planlıyor? Ya da gittikleri psikologlar mı öneriyor bunu? Merak ettiğim şeylerden biri bu.

Okumaya devam et

Utanç ve Kabul

Bir psikolog söylemişti ‘İnsanoğlu’nun en kuvvetli duygusu utançtır’ diye. Öfkeden, nefretten dahi kuvvetliymiş utanç. İçimizde dallanır budaklanır ve bizi önce suçluluk duygusunun kucağına, oradan da içinden çıkmakta zorlanacağımız başka duygulara atarmış.

Okumaya devam et

Hızlandırılmış Mutluluk

Bir çoğumuz mutluluğun var olmadığına kanaat getirmiş, bazıları mutluluk dediğimizde derinlerde bir yerde, belki de onu hakettiğinden şüphe duyarak bir suçluluk hissiyle irkiliyor. Sorun şu ki, doğruluk ve iyilik, yahut ahlak pek paralellik göstermiyor çoğu zaman. Gösterdiği düşünüldüğünde de bu parallelikle ilgili algı zamanla değişiyor. Örneğin Plato’nun “Republic- Cumhuriyet” adlı kitabında iyi olmanın kötülükten daha karlı olduğu savunuluyor. Ancak iyiliğin çeşitlilikten kaçış, gösterişsiz, basit hayat olduğu savunuluyor. Çeşitliliğin ruhun disiplinini bozduğu izah ediliyor. Birçok modern insan ise bugün değişik aktiviteler veya keyiflerin, hobilerin hayatın “çeşnisi” olduğunu savunacaktır. Biz bugün tekdüzeliği mutsuzluğun tarifesi olarak görüyoruz adeta.

Okumaya devam et

“Düzgün” Kadınlar Nereye Gitti?

Evlenecek, yahut evliliğe gitme potansiyeli olduğu en azından tahayyül edilebilecek kadın bulunamadığı sıkıntısı çevremde sıkça duyduğum bir hezeyan. Eminim kadınlar dünyasında da erkek popülasyonu için aynı şey söyleniyordur. İçi boş ve lümpen bir söz “düzgün”. Ancak bunun içini “sadık”, “stabil”, “şefkatli” vs gibi aslında bizim için anlamlı olan ama pek dillendirmekten çekindiğimiz değerlerle doldurabiliriz. Tabi düzgün kelimesini lugatımızdan çıkarıp onun yerine bunları kullansak çok daha hoş olur.

Okumaya devam et

Sosyal Fobi

Yeni tanıştığınız fakat kısa zamanda kanınızın kaynadığı ve çok samimi olduğunuz bir arkadaşınızın, sizi düğününe davet ettiğini hayal edin. Diyelim ki arkadaşınızın müstakbel eşi de dahil olmak üzere düğünde olacak yüzlerce davetliden bir kişiyi dahi tanımıyorsunuz. Bir de üstüne üstlük davete yalnız katılmak zorundasınız. Zerre kadar endişe duymadan, sanki yatak odanızdan mutfağa gidermişcesine rahatlıkla gidebilir misiniz?

Okumaya devam et

Herkes Aldatır

Bildiğim bize sevgiyi, aşkı, cinselliği, birlikteliği öğrenmek için yeterli zaman ve imkan verilmediği… Tabular, din, toplum ve aile baskısı gelenek vs olarak adlandırdığımız onlarca kısıtlama sayesinde öyle az tanıyoruz ki hayatı ve aşkı, ilk bulduğumuzu aşk sanıyor; cinsel çekim bittiğinde aslında hiç tanımadığımızı anladığımız eşlerle ortada kalıyoruz. Başka geçici cinsel çekimlerle, çekilmez hayatımızı çekilir kılıyoruz. Biz aslında pek bir şey bilmediğimiz için aldatıyoruz.

Okumaya devam et

Her Dönemin Hastalığı: ALDATMAK !

Peki ya erkekler neden aldatıyor? Heyecan arayışı, monoton giden evlilik/sevgililik gibi gibi… Yani aldatmanın kişiden kişiye göre, yaşa göre birçok farklı sebepleri olabiliyor. Günümüzde sevgililerde de aldatma çok oluyor. Bu hele benim hiç anlamadığım bir şey çünkü hadi diyelim evlisin, monotonluk yaşıyorsun, sıkıldın aldattın. Ya da artık eşini sevmiyorsun ama ayrılamadın bir türlü,aldattın. Vs vs.Tabii ki bunlar aldatmaya bahane olamaz, aldatmanın hiçbir mantıklı iyi yanı yok da, peki ya günümüzün gençleri henüz sevgiliyken neden aldatıyor?

Okumaya devam et

Metin Hara’nın İçinden Arda Turan Çıktı!

Heyhat! Günün sonunda o da bir ‘enişte’ işte. Milyonlarca benzeri gibi zirve hırsıyla yanıp tutuşan (ne demekse o zirve), ‘yırtmak’ isteyen, instagram fenomeni olma hayalleri kuran bir fani. Tek farkı, tüm bunları ‘spritüel’ bir şekilde yapıyor gibi görünmesi. Artık evrenden mi istiyor, ‘secret’ mı yapıyor, meditasyonla mı çağırıyor, tütsü mü yakıyor bilmiyoruz ama geldiği nokta ‘dm’den yürüyen Arda’dan çok da farklı değil.

Okumaya devam et

Neden Evlenmek İstemiyorum?

Askerlikte bir slogan vardır, duymuşsunuzdur. ‘’Her Türk asker doğar.’’ Türk kızlarının ise büyürken kullandığı slogan ‘’Her Türk kızı evlenmek için doğar’’ olsa gerek. Sanırım Türkiye’de doğan her kadın aklı ermeye başladığı andan itibaren gelin olmanın hayalini kuruyor ve adeta evlilik odaklı yaşıyor. Düğünlerde el kadar bebelere gelinlik giydirilerek beyinlerine subliminal mesajlar zerk ediliyor. Çocukken evcilik oynuyor. Oyuncak bebeklerine annelik yaparken, komşunun sessiz oğlunu zorla baba yapıyor. Biraz büyümeye başladığında annesi tarafından ev işlerine yardım etmesi gerektiği çünkü evlendiğinde bu işleri biliyor olmasının önemi anlatılıyor. Eğer kızımız bu konulara ilgisizse bizzat annesi tarafından, evlendikten sonra kapının önüne konulmakla tehdit ediliyor. Siz hiç oğluna yemek yapmasını öğreten, toz aldıran, yatak toplatan anne tanıdınız mı? Sadece soruyorum.

Okumaya devam et