Tara Kitap

İlişkilerin Kırılma Noktası

“Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen”: İlişkilerin Kırılma Noktası

Bir ilişki ne zaman biter? Artık ondan nefret ettiğinizde mi? Paylaşacak bir şey kalmadığında mı? Tahammül etmekte zorlanmaya başladığınızda mı? Sıkılınca mı? Yoksa sadece süresi dolduğu zaman mı? Bu soruların tek ve kesin bir yanıtı yok tabii ki. Ancak bir ilişkinin sağlıklı bir şekilde bitmesi, kavgalar, hayal kırıklıkları, ağır depresyonlar yaşayıp zamanla birbirini tüketen iki insana dönüşmekten çok daha iyidir, burası kesin. Peki, ayrılmamız gerektiğini, artık ilişkinin bittiğini nasıl anlarız? O kırılma noktası nedir?
Dr. Bethany Marshall, İlişkilerin Kırılma Noktası adlı yol gösterici çalışmasında, ilişkilerin temelden sekteye uğradığı, çözülmezse tekrar tekrar ortaya çıkarak en nihayetinde kopmaya neden olan durum ya da davranışları kırılma noktası olarak tanımlıyor. Kırılma noktaları, bir kere fark ettiğinizde üzerinde çalışabileceğiniz, düzeltmek için uğraşabileceğiniz ve sonuç alamadığınızdaysa ilişkiyi bitirmeniz gerektiğini gösteren adeta birer uyarı levhalarıdır. Ancak onları fark edebilmek, her zaman öyle kolay olmuyor.

Gerçeğe Ayak Basmak

“Romantik bir ilişki ayakları yerden kesebilmek için pozitif enerji, umut ve idealleştirme sürecine ihtiyaç duyar. Bu sebeple, tehlike sinyalleri kolaylıkla görmezden gelinir” diyor Dr. Marshall. Bunu yaşamayan var mı? Sevgiliniz “birdenbire” kıskanç, sahiplenici ya da dikte eden biri haline gelmiyor. Aslında başından beri öyleydi ama aşkın o ilk evrelerinde bunu görmezden gelmek, hatta o yoğun duyguların bir uzantısı gibi algılamak çok daha kolaydır. Oysa ilişki ilerleyip ayaklar yere değmeye başlayınca en başta sorun gibi gelmeyen birçok şey yavaş yavaş “çatırdamaya” başlar.

Daha ilişkinin başlarındayken beraber gideceğiniz mekanlara, yapacağınız aktivitelere, hatta yemek siparişinize bile o karar veriyorsa bunu bir “centilmenlik” ya da sizi yormamak adına yapılmış jestler olarak okumanız, yoğun duygular söz konusu olduğu için olağan olabilir. Ancak şunu unutmayın: Sizin karakteriniz değişmeyeceği gibi onunki de değişmeyecek. Siz kontrol edilmekten, adınıza karar verilmesinden, belki spontane atılmış adımlardan hoşlanmayan biriyseniz bu davranışlar bir yerde sizi rahatsız etmeye başlayacaktır. O yüzden en baştan bu uyuşmazlıkları tespit etmeye çalışmak, ilişkinin havada süzülmektense sağlam adımlarla ilerleyebilmesi için daha işe yarar olacaktır.

Flört mü, Şiddet mi? Adını Sen Koy!

Bir ilişkideki sorunlar, üzerine konuşulup tartışılarak çözüme kavuşturulabilir. Peki ya ilişkide olup olmadığınızı bilmiyorsanız? Adı konmamış, sınırları belirsiz, “sadece iyi vakit geçiriyoruz” ya da “takılıyoruz” denerek geçiştirilen ilişki türlerinde rahatsız olduğunuz bir durumu dile getirmeniz zorlaşır. “Eğer anlaşma koşullarını tam olarak belirlemezseniz, ilişkiniz sonsuza dek arafta kalır; cennet ve cehennem arasında bir yerlerde…”
Öyle ya, sadece takılıyorsunuzdur. Hafta sonu beraber vakit geçirmek ya da birbirinizin arkadaşlarıyla tanışmak gibi konularda talepte ya da şikâyette bulunmak ilişkinin “doğasını” bozabilir. Bu durumda sürekli diken üstünde beklemeniz, söyleyeceklerinizin ve taleplerinizin sınırlarını karşınızdakinin keyfiyetine bırakmanız ve aksi bir durumda da “mızmızlanmak”la, oyun bozanlıkla suçlanmanız olasıdır. Oysa tek eşli ya da çok eşli, romantik ya da yalnızca cinsel bir birliktelik, her ne olursa olsun adını koymak önemlidir. Adı kondu mu, sınırların ne kadar geniş olduğunu, nerede durulması gerektiğini bilirsiniz. Böyle olunca istismar ya da kendi duygularınızı bastırmanız söz konusu olmaz. Tatmin olmadığınız yerde, “Ben bunu istemiyorum” diyebilir ve bu yüzden oyunbozanlıkla itham edilmeden ilişkiyi sonlandırabilirsiniz.
Dr. Marshall’ın bu konudaki tavsiyelerine kulak verelim: “Partneriniz olur da bir ilişki isteyip istemediğini bilmediğinden bahsediyorsa onu dinleyin! Mutlu olmak için alternatif bir seks hayatının olması gerektiğini düşünüyorsa fikrini değiştirmeye çalışmayın. Boşanmak istiyorsa onu evlilik danışmanına gitmek için zorlamayın. Mutsuz olduğunu söylüyorsa, gözünüzün önündeki şu uyarı işaretini okumadan geçmeyin: Bu ilişkiden -mümkünse koşarak- kaç!”

Doğru Adam Diye Bir Şey Var mı?

İki insanın birbirini anlaması, her zaman zor ve uzun bir süreç gerektirir. En iyi anlaşan, en uyumlu çiftler için bile tahammül ve feragat dolu bir yol söz konusu olabilir. Yine de nereye kadar anlamaya çalışmalı, nerede “ceketinizi alıp kaçmalı”sınız?
Öncelikle bir ilişki için emek vermek, sizi tatmin etmeyen bir birlikteliğe “razı olmak” anlamına gelmez. Karşınızdaki erkek, sizin bir ilişkiden beklediğiniz şeylerin ne kadarını karşılıyor? Duygularını anlamak için sürekli çabalamanız mı gerekiyor? Kendinizi sürekli “Aslında beni seviyor, sadece nasıl ifade edeceğini bilmiyor” derken mi buluyorsunuz? İşte bunlar kırılma noktası olarak işe yarar alarmlar olabilir. Tekrar Dr. Marshall’a kulak verelim:
“Niçin size uygun olmayan adamları seçiyorsunuz? Size söyleyeyim: Çünkü daha iyisini bilmiyorsunuz. İşte bu kitap da bunu anlatıyor. Elinizdeki kitap, karşınızdaki erkeğin karakterini daha iyi tanımanız, ilişkilerinizde sürdürdüğünüz zararlı kalıpları belirlemeniz ve bu kalıpları nasıl harekete geçirdiğinizin farkına varmanız için yazıldı.”
Bir ilişkinin, üzerine zaman ve emek harcanırsa düzeltilebilir bir halde mi yoksa çoktan “kırılıp” paramparça mı olduğunu anlamak, her zaman kolay bir şey değildir. Ancak görmezden gelmemek, ileride düzelir diyerek sorunları geleceğe ertelememek, “hasar tespiti” yapabilmek için en önemli adımlar gibi görünüyor.
Sanırım önce kendimize, “Neden daha azıyla yetineyim?” diye sormamız gerekiyor. Bizi tatmin etmeyen, kendimizi önemli hissettirmeyen, dahası sürekli “arıza çıkaran” ilişkilerde kalarak aslında “doğru adam”ı ya da “doğru ilişki”yi erteliyor olabiliriz. İlişkilerin Kırılma Noktası, bize sorunlu bir ilişkide kalmanın, ayrılınca kaybedeceğimizi düşündüğümüzden daha fazlasına mal olduğunu söylüyor: “Kayıplar telafi edilebilir, saygınlık da geri kazanılabilir. Fakat ömür denen şey geri gelmez, bu yüzden de hayatınızı doğru kişiyle yaşayıp yaşamadığınızdan emin olun.”

Paylaş :

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir