Mevlana
1- Yüzlerce kez yazılan maddeyi tekrarlamazsam olmaz: Evde birikmiş, “boş zamanımda okurum” dediğiniz kitapları, ilgilendiğiniz konulardaki internet makalelerini; bilim/moda/teknoloji/edebiyat dergilerini, ders kitaplarınızı ve ufkunuzu genişletecek yazıları okuyun.
2- Hayatınızda değiştirmek istediğiniz konuları, nefret ettiklerinizi, ayıplanma ve dışlanma korkusuyla kimseye söyleyemediklerinizi, karaciğerinizi delen aşkınızı, çocukluk acınızı ve gelecek kaygılarınızı yazın. Eğer evde bunu didikleyip karıştıracak kimse yoksa, her gün yazın ve saklayın. Aksi durumda yırtın, yakın. (veya kitaplaştırın, herkes okusun – mahlas kullanabilirsiniz.)
4- On yıldır açmadığınız çekmeceleri karıştırıp eski fotoğrafları, kıymet verdiğiniz ama kimden kaldığını bile hatırlamadığınız anıları bulmak suretiyle hüzünlenin ve hızlıca toparlanıp size ağırlık veren her türlü objeyi bertaraf edin. (işe yarayacakları, giymediğiniz kıyafetleri ve kullanılabilir durumdaki aletleri, karantina sonrasında ihtiyacı olanlara vermek üzere istifleyin. (Başka insanları umursamıyor olsanız bile, evdeki kalabalıktan kurtulmak için)
Takip Linki
6- Film, belgesel, dizi ve tiyatro kayıtları izleyip, gerçek dünyanın biraz dışına çıkın.
7- Hayatınızdaki (veya artık hayatta olmayan) kişilerden birini seçin ve ona hitaben mektup yazın. Saçma mı geldi? Yazdıktan sonra yaşadığınız ruh karmaşası esnasında bunu bir kez daha düşünün. Sansürlemeden yazın. Senelerdir içinizde tuttuğunuz bir duyguyu detaylıca anlatın. Kardeşinizle ilgili kendinize bile itiraf edemediğiniz hisleri, annenize haykırmak istediklerinizi, çocuğunuza duyduğunuz kocaman sevgiyi ve ona öğretmek istediklerinizi, can yakan aşkınızdan haberdar bile olmayan kişiye duyduğunuz korkunç özlemi veya sizi anlıyormuş gibi hissettiğiniz yazara olan empatinizi yazın.
Kimse okumayacak. Kimse bilmeyecek. Tüm çıplaklığıyla yazmaya cesaret edebilirseniz, keyifli oyun. Sonunda ağlasanız bile.
“Bu salgın günleri geçecek, her şey düzelecek” gibi cümleler kuramıyorum ben. Salgın tek derdimiz değil ki bu gezegende. Sonrasında da sıkıntılarımız olacak, bazen çok güleceğiz, bazen öleceğiz, ama onlar da geçecek. Toplam insan sayısı kadar hüzün ve mutluluk olmaya devam edecek. Korona pandemisini yaşayan insanların hiçbiri 120 yıl sonra toprak üzerinde olmayacak, her şey unutulacak.
Zeynep Albaraz Gençer