Tara Kitap

Evlilik ve ZSA ZSA ZSU

Bundan tam beş yıl önce ‘’Neden Evlenmek İstemiyorum’’ başlıklı bir yazı yazmıştım. https://www.tarakitap.com/blog/neden-evlenmek-istemiyorum Son günlerde sebebini bilmediğim bir şekilde yazım popüler olup, Google aramalarında ilk sıraya çıkınca DM kutum bu yazıyı okuyup hâlâ aynı fikirde olup olmadığımı soran, beğenilerini ileten, evlenme hazırlığı yapmaktayken doğru yapıp yapmadığını sorgulayan mesajlarla dolmaya başladı. Çoğunlukla kadınlardan gelen bu mesajlar, beni şaşırtmakla birlikte mutlu da etti. Eskiden evlenme meraklısı (!) diye etiketlenen kadınlar, ‘’Sevgilimle hâlihazırda zaten çok mutluyum. Evlenmemiz şart mı yani?’’ demeye başlamışlardı. Üstelik kullanıcılar Google’a şu soruları da sormuştu; ‘’Evlenmeyi istememek günah mı?’’, ‘’Bir insan neden evlenmek ister?’’, ‘’İnsan ne zaman evlenmek ister?’’. ‘’Evlenmek istiyorum ne yapmam lazım?’’ sorusu diğer soruların ardından beşinci sırada kendine yer buluyordu. Uzunluğu sebebi ile yakın arkadaşlarımın bile tamamını okumadığına emin olduğum yazım, nasıl bu kadar ilgi görmüştü? Bir anda ortaya çıkan bu ilgi karşısında, sosyal medyada ergenlerin klavyelerinden düşürmediği moda tabir ile kendi kendime ‘’Neyim ben, ilişki gurusu filan mı?’’ diye düşünüp gülümsedim.

Evlilik müessesesi ile ilgili sorgulamalar neden ve nasıl başladı hiçbir fikrim yok. Bu sorulara sosyologlar, psikologlar, toplum bilimciler yanıt arasın. Ben başka bir bilginin peşindeydim. Bugünkü bakış açımla beş yıl önce yazdığım yazıyı tekrar okuduğumda neler hissedeceğimin…Önümde uzun bir bayram tatili vardı. Kendime bir kahve yapıp, tatlı tatlı esen balkona çıktım ve bacaklarımı uzatıp keyifle yazımı okumaya başladım. Muhteşem eserler yazdığına inanan her insan gibi ‘’Aferin kız nereden de bulmuşsun bu benzetmeyi?’’, ‘’Helal olsun sana, on numara tespit valla’’ diye diye kendimi övmelere doyamadım. Yüzümde önemli bir iş başarmış insanların kendini beğenmiş gülümsemesiyle arkama yaslanıp kahvemden bir yudum almıştım ki birden kafamda alarm zilleri çalmaya başladı. Horlayan, göbekli, ilgisiz kocalar, kendime ait özel bir zaman ayıramamalar, birbiri ile hiç iletişim kurmayan, sohbet etmeyen sıkıcı çiftler, mıç mıç sevgi gösterilerinin gerçekliğini sorgulamalar, evlenince delireceğimi sanmalar, evlilik hazırlıklarının zaman kaybı ve stresli olduğunu düşünmeler… Allah’ım evrene ne kadar yanlış mesajlar göndermişim. Üstelik sağlam olsun diye de yazmışım bir güzel.–Evrene olumlu mesaj göndermeye inanan o kız.-O yazıda edebiyatta mübalağa sanatı yapmak isterken esası gözden kaçırmışım belli ki. Elbette ki her evlilik boğucu, sıkıcı, renksiz, soğuk ve elbette ki her koca göbekli olmak zorunda değil. Hatta neredeyse kadın halimle beni utandıracak derecede bakımlı erkeklerle karşılaşıyorum. Ben bir tabak kızarmış patatesi ketçap ve mayonezle lüpletirken, karşımda salata yiyen, haftanın 5 günü spor salonunda ter döküp hayran hayran baklavalarını seyreden erkekler var. Beyler, o kadar da abartmayın.Tüm içtenliği ile sevgisini, hayranlığını göstermekte bonkör çiftler de var. İyi ki varlar ki bize sevgi dili ile konuşmanın önemini hatırlatıyorlar.Kalabalık bir ailede büyümediğimden olsa gerek, sessizliği severim. Bu yüzden kalabalık aileler bana herkesin aynı anda konuştuğu, kimsenin diğerine odaklanamadığı, kakafoninin hüküm sürdüğü anları hatırlatırdı. Ta ki bayramda kalabalık sofralarda yediğim her lokmanın daha lezzetli olduğunu anlayana kadar… İşte şimdi kocamın dayısıgilin, büyük oğlunun, karısının, kardeşinin düğününe gitmeye ve kollarımı aça aça 38 kez çalacak Ankara’nın Bağları şarkısında dans etmeye hazırım.Anaerkil toplumlarda erkeğin bereketinin kadından geldiğine inanılırdı. Bu sistemde kadın aktif, erkek pasif bir rol üstlenmekteydi. Anaerkilde yaratımı yapan kadındı. Kadınlar, anaerkil aile tipi örneğinde doğurganlığı, verimliliği sebebiyle hayatın ve bereketin sembolü olarak kutsanmıştı. Bu toplumlarda bir erkeğin hayat dersi; kadınını bedensel, duygusal, zihinsel, ruhsal olarak doyurmayı öğrenmesi ve kadının yaratıcı gücünü ortaya çıkarmasıydı. Bugün; bu zaman diliminde yaşadığımız dar boğaz, ekonomik sıkıntılar, erkin sert ataerkil davranışlar sergileyerek kadınları yok sayması ve yok edilmelerine izin vermesi olabilir mi? Sevgilisine, eşine durup dururken çiçek alan, sürprizler, baş başa planlar yapan o erkekler… Doğru biliyorsunuz. Hanımcılık kazanacak.Yine bir şaheser yazdığımı sanarak uzun uzun içimi döküp ana fikri kaçırmak üzereyim.

Diyorum ki; EVLENMEYİN, EVLENMEYİN, EVLENMEYİN

Evdeki baskıdan yılıp kaçmak için, ‘’Yıllardır flört ediyoruz artık adını koymak lazım.’’ diye, ‘’Yaşım da geldi geçiyor.’’ düşüncesiyle, çivi çiviyi söker diyip aşk acınıza Apranax olsun niyetiyle, yalnızlık korkusuyla, ‘‘Evlenince değişir.’’ diyerek evlenmeyin. Sevgiliyken sürekli tartışıyorsanız, size ve ailenize saygısı yoksa evlenmeyin.

EVLENİN, EVLENİN, EVLENİN

Çoğu insan ‘’Birbirini ömür boyu sevmek mümkün mü?’’ sorusuna yanıt arar. İlişkideki güzelliklerin etkisi zamanla azalabilir, ilişkinin başlarında bizi çok etkileyen özellikler zamanla sıradanlaşmaya başlar ancak bir insanı her gün yeniden sevmek mümkündür. İlişkinin en başındaki heyecanı sürdürebilmek için birlikte yeni maceralara atılabilir, eğlenceli keşifler yapabilirsiniz. Evliliği yürüten tek duygu sevgi değildir. Birine güvenebilmektir asıl mesele. Birinin sana hayat boyu yoldaş olabileceğini hissetmek muhteşem bir duygudur. Elbette daha güzel/yakışıklı, daha seksi, daha çekici, daha zeki birçok insan göreceksiniz. Ama yaşlanmış olsanız da birbirinize baktığınızda yaşanılan güzellikleri görebilmeli insan. İster yüz kilo olun, isterseniz yüzünüz kırış kırış olsun. Sizi her halinizle kalbinin orta yerine oturtan, sözleri ve davranışları birbiri ile tutarlı insanlara dolu dolu ‘’Ailem’’ diyebilirsiniz.Bir insanı seyahatte ve içki masasında tanırsınız derler. Bana sorarsanız tartışma anları da o insanın rengini çok net belli eder. Bir tartışma anında surat asmak, kapıları çarpmak, kendini geri çekerek karşı tarafı cezalandırmak, inatlaşmak yerine ‘’Bunu nasıl çözebiliriz?’’ diyebiliyorsanız evlenin. Birbirinize dokunmaktan kendinizi alamıyorsanız evlenin. Hele bir de dünyanın en tatlı duygusu zsa zsa zsu* varsa hiç vakit kaybetmeyin.Dilerseniz yine zeytinleri kurdelelere sarın ama bana sorarsanız ona harcayacağınız zamanı sevgilinize sevgi dolu bir kahvaltı hazırlamaya, onu yolcu ederken pencereden el sallamaya ayırın. Kız isteme, söz, nişan, kına, düğün ritüellerini yine yerine getirin ama Allah aşkına şu adamlara tuzlu kahve içirmeyin. İnsan sevdiğine böyle kıyar mı yahu? Tatlı tatlı başlasa daha mı güzel olur sanki? Eğer zevkiniz buysa yine altın varaklı mobilyalar alın ama akşam olunca yatağa küs girmeyin. Bir kere evleniyoruz diye büyük bir düğün yapmak sizin tasarrufunuz ama tüm düğün boyunca 200 kişiyi öpeceğinizi ve davetlileri öpmeyi bitirdiğinizde düğünün de biteceğini aklınızdan çıkarmayın. Bu bir kutlama seremonisi ise ölmez ağaçları arasına renkli fenerler asıp, İtalyan aileleri gibi uzun bir masada sevdiklerinizle toplanıp çıplak ayak dans etmek de aşkınızı kutsamak için bir seçenek olabilir. Önemli olan sizin eğlenmeniz ve mutlu olmanız. Ünlü düşünür Şeyma Subaşı’nın da dediği gibi ‘’Herkesi mutlu edemezsin, çünkü pizza değilsin.”Sanırım dünyanın varoluşundan beri evlilik kurumu sorgulanmış. Hakkında yüzlerce özlü söz söylenmiş. Koskoca filozoflar oturup bu konu hakkında tartışmışlar. Rönesans döneminin hümanist düşünürü Erasmus, budalalığı övdüğü eserinde, Yunan mitolojisinde suyu içildiğinde insan hafızasını sıfırlayan Lethe ırmağından bahseder. Erasmus’a göre doğum acısını yaşayan kadınların yeniden doğurması veya boşanan insanların yeniden evlenmesi bu insanların Lethe’den, unutuş ırmağından su içmesi sebebiyledir. Mutluluğun kaynağını da bu ahmaklığa dayandırır. Çok düşünmeyin der kısaca.Bizler bu dünyaya deneyimlemeye ve bundan keyif almaya geldik. Eğer yaşadığımız deneyim bize keyif vermekten uzaklaşıyorsa bizim de o deneyimden gereken dersi alıp uzaklaşma özgürlüğümüz olduğunu hep hatırlayın. Hem ne demişler ‘’Mutlaka evlenin. Eşiniz iyi çıkarsa mutlu olursunuz, kötü çıkarsa filozof.’’**Hanımcılar için işe yarar taktikler:

Okumak için tıkla

*Zsa Zsa Zsu: Birinden çok etkilendiğimizde midemizde kelebekler uçuşması. İngilizce butterflies in stomach olarak nitelendirilir. Sex and The City dizisinde 5. Sezon 8. Bölümünde Carrie Bradshaw der ki ‘‘Birinden gerçekten çok hoşlandığında midende kelebekler uçuşur ve zsa zsa zsu yoksa bir ilişkiyi sürdürmenin zaten anlamı yoktur.Yılları geçirmeni sağlayan da budur ve bir gün zsa zsa zsu gitse de, en azından anısı kalır.’’

*Sokrates

*Evleneceklere hediye bir düğün şarkısı:Dinlemek için tıkla

BONUS: Bu yazıyı yazdıktan sonra izlediğim Dr. Alper Hasanoğlu’nun ”Evlilik Normal Midir?” söyleşisini de şuracığa iliştirmek isterim.

İzlemek için tıkla

Paylaş :

Related Posts

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir